Cumhuriyet Seti (5 kitap bir arada)

Osmanlı’nın nice paşaları saltanatı, meşrutiyeti, hilafeti isterken bir tek onun Cumhuriyet’i istemesinin sebebi neydi?

Mustafa Kemal, sıradan bir ailenin evladı, tam anlamıyla bir halk çocuğuydu. Onun dayanabileceği paşa babası da yoktu, o paşa babalara ihsan veren padişahı da.

Oysa Osmanlı düzeninde ayrıcalıklı ailelerin saltanatı vardı, saltanat kaldırılmasın diyenler aslında daha çok kendi aile saltanatlarının yıkılmamasını istiyorlardı.

Mustafa Kemal’in hep yanında duran iki arkadaşı İsmet ve Fevzi’nin durumu da onunla aynı değil miydi?

Üç halk çocuğuydu onlar: Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi.

Cumhuriyet bir halk çocuğunun rüyasıydı işte: Sınıf arkadaşlarıyla gerçekten sınıf arkadaşı olmak, aralarında sınıf farkının kalmaması, eşit olabilmek.

Cumhuriyet Devrimi 28 Ekim’de “yarın ilan edeceğiz” sözleriyle başlayıp, 29 Ekim’de biten iki günlük bir devrim değildir. Türkiye Cumhuriyeti bir devrim ile kuruldu. Bu devrim 19 Mayıs 1919’da başladı. Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta ve nihayet Ankara’da siyasi devrim adım adım, zafer zafer ilerledi.

Atatürk’ün ifadesiyle İstiklâl Savaşı’nda “iç zorbalara” ve “dış zorbalara” karşı verdiğimiz bağımsızlık savaşı, aynı zamanda Cumhuriyet Devrimi için bir savaştı. Nihayet 29 Ekim bir sonuçtan da öte, bir harekettir. Şanlı bir devrimin ne ilk anı ne de son zirvesidir. 

Atatürk’ün başlattığı devrimci atılımlar 1938’de kadar sürdü. 19 Mayıs 1919’da başlayan devrim, 29 Ekim 1923’te bitmedi. Cumhuriyet Devrimi hep sürdü ve sürecek.

Cumhuriyet İlelebet!

Tam yüz yıl önce, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Artık işgalciler yurttan kovulmuş, iç isyanlar bastırılmış, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve devrimciler, duruma hâkim olmuştu. Fakat aslında büyük bir mücadele biterken, şimdi hiç ara vermeden yeni bir mücadeleye başlıyorlardı:

Türk Devrimi...

1923’ten 10 Kasım 1938’deki ölümüne kadar Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hem Cumhuriyet’in başında bulunacak, hem de Türk Devrimi’nin lideri olarak tarihi rolünü oynayacaktı. Atatürk’ün önderliğinde Türkiye’yi dönüştürecek birçok devrimci adım atılacaktı. Bu adımlar atıldıkça, toplumdaki dinci, Orta Çağ kalıntısı kurum ve kişilerden tepki gelecek, Cumhuriyet bunlarla kavga ederek ve karşıdevrimcileri yenilgiye uğratarak yol alacaktı...

Bu kitapta Cumhuriyet’in tarikatlara ve gericiliğe karşı verdiği bu çağdaşlaşma mücadelesinin kısa bir tarihini okuyacaksınız...

Bu kitapta anlatılan Cumhuriyet’in sıra neferlerinin hikâyesidir…

100 yıl önce, Atatürk’ün tutuşturduğu isyan ateşini dev bir yangına çeviren sıradan insanların öyküsü…

Minicik bebeğini cephane sandıklarının yanına yatırıp cepheye mermi taşıyan Şerife Bacı’nın,

“Ölüme atılmak bize, Ağustos ayı sıcağında soğuk su içmekten daha tatlı gelir.” diyen Şahin Bey’in,

Hiçbir menfaat beklemeden cepheye koşan Kara Fatma’nın,

Tam Bağımsızlık için Mustafa Kemal’e bile kafa tutmaya hazır Tıbbiyeli Hikmet’in,

Ve pek çoklarının hikayesidir…

Ciltlere, kitaplara sığmayacak bir destanın mütevazı, sessiz, koca yürekli kahramanlarının sadece bir kısmıdır burada anlattığımız.

Cumhuriyetimizin 100. yılında bu ülkeye hizmet vermiş tüm sıra neferlerinin ruhu şad olsun…